Bir varmış, bir yokmuş. Güneşin ışıkları şehri yeni yeni ısıtırken, küçük bir kasabada rengarenk bir ilkokul varmış. Bu okulda, sabahları kuş cıvıltıları eşliğinde gülerek sınıfa gelen çok tatlı çocuklar yaşarmış. O sabah, sınıfın içinde tatlı bir heyecan varmış. Mira, Ali ve arkadaşları neşe içinde sınıfa koşturmuş.

Mira, saçlarına renkli tokalar takmayı çok severmiş. Hayal gücü çok genişmiş, her şeyi merak edermiş. Ali ise sayılara karşı büyük bir sevgi beslermiş. Her gün sayma oyunu oynar, öğretmenlerine yeni öğrendiği matematik oyunlarını anlatırmış.

Öğretmen Elif, çocukları kapıda karşılamış. Gözleri parlayan Elif Öğretmen:
— Günaydın sevgili çocuklar! Bugün sizleri çok özel bir yolculuğa çıkaracağım, demiş.

Çocuklar bir anda heyecanla bağırmaya başlamış:
— Ne yolculuğu öğretmenim? Uçacak mıyız? Denizlere mi gideceğiz?

Elif Öğretmen gülümseyerek:
— Bugün “Sayı Krallığı”na gideceğiz! Orada sayılar yaşayan karakterlerdir ve her biri çok eğlencelidir. Hazır mısınız?

Çocuklar, hep bir ağızdan “Evet!” diye bağırmış.

Elif Öğretmen, sınıfın köşesinde duran eski, büyük bir tahta kapının önüne geçmiş. Kapının üzerinde minik yıldızlar ve renkli noktalar varmış. Öğretmen kapıyı yavaşça açmış. O anda, içeri parlak renklerle dolu bir ışık süzülmüş.

Mira ve Ali, heyecanla el ele tutuşmuşlar. Diğer çocuklar da merakla içeri adım atmış. Hep birlikte sihirli kapıdan geçince, karşılarına yemyeşil çimenler, gökkuşağı renklerinde ağaçlar ve havada uçuşan parlak rakamlar çıkmış.

Bir anda önlerine minicik bir sayı zıplayarak gelmiş:
— Merhaba çocuklar! Ben Bircan! Sayı Bir! Sizleri Sayı Krallığı’na hoş geldiniz demek için bekliyordum!

Bircan, minicik ama çok sevimliymiş. Koca gözleriyle çocuklara bakmış.
— İlk önce benden başlamanız gerekiyor. Saymayı öğrenmek için en önemli sayı benim! Hadi benimle bir oyun oynayalım!

Bircan, çocuklara “Bir” oyununu öğretmiş. Hep birlikte “Bir kalem, bir top, bir yıldız” diyerek saymayı tekrar etmişler. Mira hemen heyecanlanmış:
— Bir, iki… Ben devam etmek istiyorum!

Bircan gülümsemiş ve “Şimdi sıra İkide!” demiş. Böylece her sayı birer birer çıkmış.

Sayı Üç, çocukları üç adım zıplama oyununa davet etmiş. Sayı Dört, dört köşeli şekilleri göstererek bir çizim atölyesi başlatmış. Her çocuk kendi dört köşeli evi çizmiş.

Ali, Sayı Beş geldiğinde ellerini çırpmaya başlamış:
— Bir, iki, üç, dört, beş!

Sayı Dokuz, yani Dokuzcan ortaya çıktığında çocuklar kahkahalara boğulmuş. Dokuzcan biraz yaramazmış, sürekli şekillerin yerlerini değiştirir, sayı toplarını yuvarlarmış. Çocuklar Dokuzcan’ın peşinde koştukça eğlenmişler.

Mira, sayı saymada çok ilerlemiş ve 10’a kadar saymayı başarmış. O sırada, büyük ve güçlü bir ses yankılanmış:
— Hoş geldiniz çocuklar! Ben Onur, Sayı On!

Onur, iri cüsseli, koruyucu ve nazik bir sayıymış. Diğer sayılara liderlik edermiş.
— Şimdi sıra en eğlenceli kısımda! Toplama ve çıkarma oyunu!

Onur, çocuklara kocaman bir elma sepeti getirmiş.
— Burada 5 elma var. Eğer 2 elmayı alırsak kaç elma kalır?

Çocuklar hep birlikte düşünmüş:
— Üç elma!

Onur, çocuklara aferin diyerek onlara parlak rozetler takmış. Her çocuk, her yeni sayı oyununu tamamladıkça bir rozet kazanmış. Mira, Ali ve arkadaşları birer “Sayı Kahramanı” rozeti almışlar.

Daha sonra, Bircan onları gökkuşağı şeklinde bir köprüden geçirmiş. Köprünün sonunda, parlak bir taç ve “Sayı Kahramanları” yazılı büyük bir pano varmış.

Çocuklar, öğrendikleri her şeyi tekrar etmiş:
— Bir! İki! Üç! … On!

Dokuzcan son anda yine bir şaka yapmış ve sayıları ters çevirmiş. Herkes kahkahalarla gülmüş. Mira, Dokuzcan’ın bu şakalarına bayılmış.

Öğretmen Elif, çocukların yanına gelip:
— Harika işler başardınız! Artık hepiniz sayıların dilini konuşabiliyorsunuz. Hazır mısınız? Gerçek dünyaya geri dönüyoruz, demiş.

Çocuklar önce biraz üzülmüş ama öğrendiklerini arkadaşlarına anlatacakları için sevinmişler. Hep birlikte sınıf kapısından tekrar geçmişler.

Geri döndüklerinde, Mira hemen tahtaya koşmuş ve “1’den 10’a kadar” sayıları yazmış. Ali ise tahtaya güzel bir “Sayı Krallığı” resmi çizmiş. Diğer çocuklar da heyecanla yeni öğrendiklerini paylaşmış.

Elif Öğretmen gülerek:
— Şimdi sizler gerçek birer sayı kahramanısınız. Merakınızı ve oyun gücünüzü hiç kaybetmeyin! demiş.

O günden sonra, Mira ve Ali her sabah okula daha büyük bir heyecanla gelmiş. Sayı oyunları, matematik bilmeceleri ve çizimlerle dolu günler onları bekliyormuş.

Artık hepsi birlikte öğrenmenin, sabrın ve dostluğun ne kadar güzel olduğunu biliyormuş. Ve en önemlisi, sayılarla dolu bir dünyayı keşfetmenin tadına varmışlar.

Ve işte böylece, Sayı Krallığı’na yapılan bu unutulmaz yolculuk, çocukların kalplerinde ve hayallerinde kocaman bir yer edinmiş.