Bir zamanlar, yemyeşil ormanlarla çevrili bir krallıkta, güzelliği ve kalbiyle herkesi büyüleyen bir prenses yaşarmış. Adı Pamuk Prenses’miş. Pamuk gibi bembeyaz teni, parlayan gözleri ve sevgi dolu kalbi ile sadece halk değil, doğadaki tüm canlılar onu çok severmiş. Fakat Pamuk Prenses’in güzelliği, sarayda bir kişiyi mutsuz edermiş: onun kıskanç üvey annesi, Kötü Kraliçe.

Kötü Kraliçe, sihirli aynasından her gün şu soruyu sormadan duramazmış:
“Ayna ayna, söyle bana, kim bu dünyada en güzel kadın?”
Ayna ise dürüstmüş:
“Pamuk Prenses, güzelliğin ta kendisi. Kalbiyle ışıldar, yüzüyle parlar.”

Bu yanıt, Kraliçe’nin kıskançlığını alevlendirirmiş. Giderek öfkeye dönüşen kıskançlık, Kraliçe’yi kötü bir plan yapmaya itmiş. Pamuk Prenses’i saraydan uzaklaştırmak ve ormanda kaybolmasına neden olmak istemiş. Bir avcıyı görevlendirerek onu ormana götürmesini ve sonsuza dek orada bırakmasını emretmiş.

Fakat iyi kalpli avcı, Pamuk Prenses’e kıyamamış. Ormanın ortasında ona gerçeği anlatmış ve kaçmasını söylemiş. Pamuk Prenses gözyaşları içinde, ormanın derinliklerine doğru kaçmış. Yorulunca bir ağacın gölgesine uzanmış ve uyuyakalmış.

Gözlerini açtığında, etrafında yedi küçük adam görmüş. Bunlar, ormanın kalbinde yaşayan sevimli yedi cüceymiş. Her biri farklı karakterdeymiş: Neşeli, Uykucu, Bilgin, Utangaç, Somurtkan, Vız Vız ve Hapşırık. Cüceler, Pamuk Prenses’e yardım etmiş ve onu kulübelerinde ağırlamış.

Pamuk Prenses, cücelerin evinde kalmaya başlamış. Onlara yemek yapar, temizlikte yardım eder, her akşam birlikte şarkılar söylerlermiş. Aralarındaki bağ gitgide güçlenmiş. Ancak Kraliçe, aynasına tekrar sorduğunda, hala Pamuk Prenses’in en güzel olduğunu öğrenince çok öfkelenmiş.

Kötü Kraliçe bu sefer daha sinsi bir plan yapmış. Yaşlı bir köylü kadına dönüşerek elma sepetiyle cücelerin evine gitmiş. Pamuk Prenses’e parlak, kırmızı bir elma vermiş. Prenses ısırır ısırmaz, büyü etkisini göstermiş ve Pamuk Prenses derin bir uykuya dalmış.

Cüceler eve döndüklerinde Pamuk Prenses’i yerde yatarken bulmuşlar. Ne kadar uğraşsalar da onu uyandıramamışlar. Üzgün bir şekilde camdan bir tabut yapmış ve onu çiçeklerle süslemişler. Her gün başında beklemiş, ona masallar anlatmışlar.

Günlerden bir gün, yakışıklı bir prens ormanda dolaşırken bu manzaraya rastlamış. Prensesin güzelliğinden etkilenmiş ve ona hafifçe dokunarak veda öpücüğü vermiş. O anda büyü bozulmuş, Pamuk Prenses gözlerini açmış. Cüceler ve prens sevinçle etrafını sarmış.

Pamuk Prenses, prensle birlikte krallığa dönmüş. Halk büyük bir şölenle onları karşılamış. Kraliçe ise yaptığı kötülüğün karşılığını almış ve saraydan uzaklaştırılmış.

Pamuk Prenses, cüceleri hiç unutmamış. Onlara sarayda özel bir yer ayırmış ve sık sık ziyaret etmiş. Cüceler, her zaman onun yanında olmuş ve bu dostluk, krallığın dört bir yanında anlatılır olmuş.

Ve böylece, Pamuk Prenses ve dostları sonsuza kadar mutlu ve huzurlu bir hayat sürmüşler.

Ve masal burada biter.