Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda, büyük bir şehirde “Renkli Neşe Hayvanat Bahçesi” adında kocaman bir hayvanat bahçesi varmış. Bu bahçede, farklı hayvan türlerinden yüzlerce canlı yaşarmış. Ama en çok dikkat çeken dört yakın arkadaş varmış: Cesur aslan Leo, komik zebra Zipo, neşeli zürafa Gigi ve akıllı su aygırı Mimi.
Leo, koca yelesiyle bahçenin kralı gibi görünse de yüreği yumuşacıkmış. Zipo ise sürekli şakalar yapar, herkesi güldürürmüş. Gigi biraz utangaç ama çok düşünceliymiş. Mimi ise her zaman herkese akıl verir, işleri yoluna koyarmış. Dört arkadaş, ziyaretçilerle oynamayı, dans etmeyi ve hep birlikte hayaller kurmayı çok severmiş.
Bir gün Leo, kafesinde gezinirken içini bir hüzün kaplamış. Gökyüzüne bakmış ve iç çekmiş:
“Ah, keşke bir gün ormanın gerçek kokusunu alabilsem. Özgürce koşmak, avazım çıktığı kadar kükremek isterdim.”
Zipo hemen atlamış:
“Ben de Afrika çayırlarında hızla koşmak, rüzgârı yeleklerimde hissetmek istiyorum!”
Mimi ise suyun kenarına oturup hayal kurmuş:
“Ben de geniş göllerde serinlemek isterdim. Hem de dev nilüfer yapraklarının üstünde…”
Gigi biraz tereddüt etmiş:
“Ben… Ben yükseklere çıkmayı pek sevmem ama ormanda yaprak yemeyi çok isterim.”
O gece dört arkadaş bir plan yapmışlar: Kaçıp ormana gitmek!
Gece herkes uyurken, Mimi’nin bulduğu eski bir haritayı almışlar ve gizlice kapılardan geçmişler. Uzun bir yürüyüşten sonra bir gemi limanına varmışlar. Orada, yanlışlıkla bir kargo gemisine binmişler. Gemi günlerce okyanusta yol almış. Dalgalar, rüzgârlar… Ve nihayetinde, sabah güneşinde pırıl pırıl parlayan tropik bir adaya varmışlar: Yeşil Ada.
Adada ilk adımlarını attıklarında Leo hemen kükremiş:
“Özgürlük! İşte bu!”
Zipo ise neşeyle sağa sola koşmaya başlamış:
“Bakın! Gerçek çimler! Gerçek ağaçlar!”
Gigi biraz ürkmüş, etrafı koklamaya başlamış. Mimi ise hemen bir göl bulup içine atlamış, keyifle yüzmüş. Hepsi çok mutluymuş. Çünkü artık kafes yokmuş, zincir yokmuş.
Ancak, çok geçmeden adada yalnız olmadıklarını fark etmişler. Burada, farklı hayvan grupları yaşıyormuş: Akıllı lemurlar, yaramaz maymunlar ve sevimli renkli kuşlar. Lemurların lideri Zula adında çok meraklı bir lemurmuş. Zula, Leo ve arkadaşlarını hemen karşılamış:
“Hoş geldiniz! Biz burada barış içinde yaşıyoruz. Ama bazen yemek bulmak zor oluyor. Yardımcı olur musunuz?”
Leo ve arkadaşları hemen kabul etmiş. Zipo muz toplamaya yardım etmiş, Mimi göldeki taşları temizlemiş, Gigi yüksek ağaçlardan yaprak koparmış. Leo da güçlü patileriyle büyük dalları taşımış. Zula ve arkadaşları çok mutlu olmuş.
Günler geçtikçe ormanın tadını çıkarmışlar. Yeni arkadaşlar edinmişler, ormanda saklambaç oynamışlar, gece yıldızları izlemişler. Leo ilk kez kocaman ormanda özgürce kükremiş ve kendini gerçekten bir kral gibi hissetmiş. Zipo, adanın etrafında yarış yaparken rüzgârı yelesinde hissetmiş. Mimi sabahları gölde dans ederken şarkı söylemiş. Gigi ise lezzetli yapraklarla karnını doyurmuş ve mutlu bir şekilde yeni arkadaşlarıyla sohbet etmiş.
Bir gün, fırtınalı bir gece olmuş. Şiddetli rüzgâr ağaçları devirmiş, gölde su taşmış. Hayvanlar korkmuş, Zula endişeyle bağırmış:
“Ne yapacağız? Evlerimiz yıkılıyor!”
Leo hemen cesurca liderlik yapmış:
“Korkmayın! Birlikte çalışırsak her şeyi düzeltebiliriz!”
Mimi göldeki suları yönlendirmeye yardım etmiş, Gigi yapraklardan yeni barınaklar yapmış, Zipo yıkılan dalları toplamış. Leo da herkesi cesaretlendirmiş. O gece hep birlikte çalışmışlar ve sonunda fırtına geçince yeni, daha sağlam evler yapmışlar.
Sabah güneşi doğduğunda tüm hayvanlar Leo ve arkadaşlarına teşekkür etmiş. Artık onları sadece misafir değil, adanın kahramanları olarak görmüşler.
Leo bir gün arkadaşlarına dönüp şöyle demiş:
“Belki bir gün şehre geri döneriz. Ama burada öğrendiğimiz şey çok değerliydi: Gerçek özgürlük, dostluk ve yardımlaşma demektir.”
Zipo, Mimi ve Gigi de onu onaylamış.
“Hepsi harikaydı! Artık birbirimize daha da bağlıyız,” demiş Zipo.
Ve böylece, Leo ve arkadaşları Yeşil Ada’da yeni bir hayat kurmuş. Ormanda her gün yeni bir macera, yeni bir şarkı, yeni bir kahkaha olmuş.