Bir zamanlar, yemyeşil ağaçlarla kaplı, çiçeklerin mis gibi koktuğu büyük ve huzurlu bir ormanda Leylek ve Tilki adında iki arkadaş yaşarmış. Leylek, uzun bacakları ve geniş kanatlarıyla gökyüzünde süzülen zarif bir kuşmuş. Tilki ise kurnaz, hızlı ve çevik bir orman hayvanıymış. Her ikisi de birbirinden çok farklı olsa da bu farklılıklar onları ayırmamış, aksine daha da yakınlaştırmış.

Günlerden bir gün, Leylek gökyüzünde dolaşırken Tilki de ormanın içinde dolaşıyormuş. Akşam saatlerinde buluşmak üzere büyük meşe ağacının yanına sözleşmişler. Leylek zarif bir inişle ağacın yanına konmuş, Tilki ise kıkırdayarak ona yaklaşmış.

“Merhaba Leylek! Bugün gökyüzünde neler gördün?” diye sormuş Tilki merakla.

Leylek gülümsemiş: “Yukarıdan bakınca orman bir tablo gibi görünüyor. Vadiler, nehirler ve uçsuz bucaksız yeşillikler… Gerçekten büyüleyici.”

Tilki gözlerini kocaman açarak hayal etmiş gökyüzünden görünen manzarayı. “Keşke ben de uçabilseydim,” demiş.

Leylek de karşılık vermiş: “Ve ben de senin gibi ormanda sessizce koşabilsem, her yere kolayca gizlenebilsem…”

İkili, farklı yeteneklerini paylaşarak birbirlerine saygı duymayı öğrenmiş. Her gün birlikte dolaşır, farklı hayvanlarla tanışır, ormanın sırlarını keşfederlermiş.

Bir sabah, gökyüzü kararmış, rüzgar şiddetlenmiş ve büyük bir fırtına ormanı sarsmaya başlamış. Leylek yükseklerde uçarken rüzgarda zorlanmış, kanatları yorgun düşmüş. Tilki ise ağaçların arasında bir sığınak ararken Leylek’i düşünmüş.

“Acaba Leylek nerede? Ona bir şey olmasın!” diye endişelenmiş Tilki ve hemen yüksek kayalıklara doğru koşmuş. Leylek rüzgara karşı koymaya çalışırken, Tilki onu fark etmiş. “Buradayım Leylek, buraya gel! Güvende olacaksın!”

Leylek, Tilki’nin sesini duyar duymaz onun gösterdiği ağacın kovuğuna inmiş. Orada birlikte fırtına geçene kadar saklanmışlar. Leylek, “Teşekkür ederim Tilki, beni yalnız bırakmadığın için,” demiş.

Tilki gülümsemiş: “Gerçek dostlar zor zamanlarda belli olur. Sen de benim için aynısını yapardın.”

Fırtınadan sonra gökyüzü açılmış, güneş pırıl pırıl parlamaya başlamış. Bu olaydan sonra Leylek ve Tilki’nin dostluğu daha da güçlenmiş. Ormandaki diğer hayvanlar, bu iki dostun hikâyesini duyunca çok etkilenmişler. Farklılıkların bir araya geldiğinde ne kadar güçlü bir bağ oluşturduğunu anlamışlar.

Bir gün Tilki, Leylek’e özel bir sürpriz yapmış. Ormanın en yüksek tepesine çıkıp oraya bir bakı noktası hazırlamış. Leylek oraya geldiğinde gözleri parlamış: “Bu harika bir yer Tilki! Buradan tüm orman görünüyor!”

Leylek de Tilki için bir göletin kenarına ince uzun taşlardan bir yemek masası yapmış. “Artık birlikte yemek de yiyebiliriz,” demiş gülerek. Çünkü daha önce Tilki düz bir tabağa yemek koyunca Leylek uzun gagasıyla yiyememiş, sonra da Leylek uzun bir kavanozda ikram edince Tilki yiyememiş. Bu olay ikisine bir ders olmuş: Gerçek dostluk, birbirine saygı göstermeyi ve birlikte çözüm bulmayı gerektirirmiş.

Ve böylece, Leylek ve Tilki, her gün yeni şeyler öğrenerek ve birbirlerinin farklılıklarını kucaklayarak ormanda mutlu bir hayat sürmeye devam etmişler. Onların dostluğu, tüm ormana yayılmış ve her hayvana ilham olmuş.

Ve masal burada biter.