Bir zamanlar, yemyeşil ormanların arasında kıvrıla kıvrıla uzanan rengarenk bir demiryolu varmış. Bu demiryolunda, parlak kırmızı renkte, sevimli ve neşeli bir tren çalışırmış. Herkes ona “Çuf Çuf Kırmızı Tren” dermiş çünkü çalıştığında “çuf çuf!” diye sesler çıkarırmış. Bu ses, ormandaki tüm canlılara trenin geldiğini haber verirmiş.

Çuf Çuf Kırmızı Tren’in lokomotifi büyük ve güçlüymüş. Burnunda parlayan bir çanı varmış. Tren her sabah erkenden kalkar, vagonlarını temizler ve bir sonraki yolculuğa hazırlanırmış. Bu trenin en büyük mutluluğu, çocukları ve ormandaki dostlarını mutlu etmekmiş.

Bir sabah, güneş gökyüzünde gülümserken, Çuf Çuf yeniden yola çıkmaya karar vermiş. Bugünkü yolculuk farklı olacakmış çünkü yeni oyun alanına götürecekmiş tüm yolcularını. Vagonlarına rengarenk süsler asmış, pencere kenarlarına çiçekler yerleştirmiş.

İlk durak, Orman Köyü’ymüş. Çuf Çuf’un “çuf çuf!” sesi köyde yankılanınca çocuklar heyecanla dışarı fırlamış. “Çuf Çuf geldi! Hadi trene binelim!” diye bağırmışlar. Çocuklar ellerinde oyuncaklarıyla sıraya girmiş ve trene binmişler. Her biri pencereye oturmuş, ormanın güzelliklerini izlemek için sabırsızlanıyormuş.

Tren, ağaçların arasından geçerken kuşlar ötüşmüş, rüzgar dalları nazikçe sallamış. Bir sonraki durakta, neşeli bir tavşan grubu trene binmiş. Tavşanlar sepetlerinde havuçlar getirmiş ve “Hep birlikte piknik yapalım!” demişler. Çocuklar bu fikre bayılmış.

Yolculuk devam ederken, sincap Kıvrık ağaçların arasından sıçrayarak gelmiş. “Ben de sizinle gelmek istiyorum!” demiş. Çuf Çuf hemen kapısını açmış, sincap da vagona atlamış. Ardından ormanın içinden çıkan kirpiler, kaplumbağalar ve küçük bir geyik bile trene katılmış.

Tren ilerledikçe renkli çiçeklerle kaplı bir düzlüğe varmış. Çiçekler rüzgarla dans ediyor, kelebekler uçuşuyormuş. Çocuklar ve hayvanlar burada inmiş ve büyük bir oyun alanı kurmuşlar. Saklambaç oynamışlar, uçurtma uçurmuşlar, hep birlikte gülüp eğlenmişler.

Öğle vakti gelince, tavşanların getirdiği havuçlar, çocukların getirdiği sandviçlerle birleşmiş. Hep birlikte bir piknik yapmışlar. Çuf Çuf ise biraz gölgede dinlenmiş ama arada “çuf çuf!” diye ses çıkararak herkesi eğlendirmeye devam etmiş.

Akşamüzeri, güneş batmaya başlarken, herkes tekrar trene binmiş. Çuf Çuf Kırmızı Tren, tüm dostlarını alarak onları evlerine geri götürmüş. Yolda herkes birbirine teşekkür etmiş ve “Bu gün hayatımızın en güzel günüydü!” demiş.

Köye geri dönüldüğünde, çocuklar trenden inerken Çuf Çuf’a sarılmışlar. “Teşekkür ederiz Çuf Çuf! Sen en harika trensin!” demişler. Çuf Çuf gururla “Çuf çuuuf!” diye seslenmiş ve raylar üzerinde ağır ağır ilerleyerek ormanın derinliklerine doğru yol almış.

O günden sonra, Çuf Çuf Kırmızı Tren her sabah aynı coşkuyla uyanmış. Onun görevi sadece yolcu taşımak değil, dostluk ve mutluluk taşımakmış. Her çocuğun yüzünü güldüren, her hayvanın kalbine sevinç katan bu tren, ormanın gerçek kahramanıymış.

Ve böylece, Çuf Çuf Kırmızı Tren her gün ormanda yeni maceralara çıkar, yeni dostlar edinir ve hayatı bir oyun gibi neşeyle yaşarmış.

Ve masal burada biter.