Bir varmış bir yokmuş…
Çok uzak diyarlarda, sıcak kumlarla kaplı, altın sarısı bir çölün ortasında büyüleyici bir şehir varmış. Bu şehirde, Alaaddin adında fakir ama neşeli, zeki ve iyi kalpli bir çocuk yaşarmış. Alaaddin, annesiyle birlikte küçük bir kulübede yaşar, geçimlerini sağlamak için pazarda yardımcılık yaparmış.

Alaaddin’in en büyük hayali, bir gün zengin biri olmak değil; iyi biri olup annesini mutlu etmekmiş. Ancak günün birinde, hayatını tamamen değiştirecek bir macera başlamış.

Sihirli Bir Yabancı

Bir sabah, Alaaddin pazarda çalışırken, siyah cübbeli gizemli bir adam ona yaklaşmış. Adam, “Senin adın Alaaddin mi?” diye sormuş. Alaaddin şaşırmış ama başını sallayarak “Evet, benim” demiş.

Adam gülümsemiş: “Ben, uzak diyarlardan gelen bir büyücüyüm. Sana büyük bir hazine gösterebilirim. Sadece senin yardımınla ona ulaşabilirim.”

Alaaddin başta biraz korkmuş ama merakı daha ağır basmış. Annesinden izin aldıktan sonra adamla yola koyulmuşlar.

Gizemli Mağara ve Sihirli Lamba

Çölde uzun bir yürüyüşten sonra, büyük bir kayanın önüne gelmişler. Büyücü ellerini havaya kaldırmış ve sihirli kelimeler fısıldamış. Yer sarsılmış, kaya ikiye ayrılmış ve yerin derinliklerine inen karanlık bir mağara ortaya çıkmış.

“İçeri sadece sen girebilirsin,” demiş büyücü, “ama dikkatli ol! Altınlara dokunma. Sadece küçük, eski bir lambayı bul ve getir.”

Alaaddin, cesurca mağaraya girmiş. İçerisi altınlar ve mücevherlerle doluymuş. Ama o, büyücünün dediği gibi sadece eski lambayı aramış. En sonunda, köşede tozlu bir lambayı bulmuş. Tam geri dönecekken, cebine birkaç meyve de koymuş.

Mağaradan çıkarken, büyücü lambayı hemen istemiş. Ama Alaaddin, “Önce beni dışarı çıkar,” demiş. Büyücü çok sinirlenmiş ve mağaranın girişini sihirle kapatarak Alaaddin’i içeride bırakmış.

Sihirli Cinle Tanışma

Alaaddin korku içinde lambayı elinde tutarken, yanlışlıkla lambayı ovuşturmuş. Bir anda dumanlar yükselmiş ve içinden kocaman bir cin çıkmış!

“Efendim!” diye bağırmış cin, “Beni serbest bıraktın! Ne istersen dile!”

Alaaddin önce çok şaşırmış ama sonra ne dileyebileceğini düşünmüş. “Beni evime götür,” demiş. Bir anda evinde annesinin yanında bulmuş kendini.

Cin, Alaaddin’e sadık kalmış ve ona her konuda yardım etmeye başlamış. Evleri bir anda büyük ve rahat bir hale gelmiş. Artık yoksulluk sona ermişti. Ancak Alaaddin ve annesi hâlâ mütevazı bir yaşam sürüyor, ihtiyaçtan fazlasını istemiyorlarmış.

Prensesle Karşılaşma

Bir gün, şehirde büyük bir tören olmuş. Sultan’ın güzel kızı Prenses Yasemin halkın arasına çıkmış. Alaaddin, Prenses Yasemin’i ilk kez görmüş ve birden kalbi çarpmaya başlamış. Prensesin güzelliği ve zarafeti herkesi büyülemişti.

Alaaddin, prensesle tanışmak istemiş ama bir halk çocuğu olarak bu çok zormuş. Cin’e danışmış. Cin, ona şık bir kıyafet, altınlarla dolu hediyeler ve saraya layık bir at arabası vermiş.

Alaaddin, sultanın huzuruna çıkıp Prenses Yasemin’e talip olmuş. Sultan önce şüphelenmiş ama Alaaddin’in kibarlığı, zekâsı ve dürüstlüğü onu etkilemiş. Prenses de Alaaddin’e hayran kalmış. Ama sultan, Alaaddin’in bir sarayı ve askerleri olup olmadığını sormuş.

Cin yardımıyla Alaaddin, o gece içinde muhteşem bir saray yaptırmış. Sabah olduğunda, saray şehre ışık gibi doğmuş.

Kıskanç Büyücü Geri Dönüyor

Büyücü, Alaaddin’in sarayını ve prensesle nişanlandığını duyunca kıskançlıktan deliye dönmüş. Yeni bir plan yapmış. Kılık değiştirerek yaşlı bir satıcı gibi saraya gitmiş ve bağırmış:

“Eski lambaya yeni lamba! Eski lambaya yeni lamba!”

Prenses Yasemin, lambanın eskiliğini görünce değiş tokuş teklifini kabul etmiş. Büyücü lambayı alır almaz cini çağırmış ve “Alaaddin’in sarayını ve prensesi al, çok uzaklara götür!” demiş.

Saray ve prenses bir anda gözden kaybolmuş.

Alaaddin’in Cesur Kurtarma Planı

Alaaddin eve geldiğinde sarayın yerinde olmadığını görmüş. Çok üzülmüş ama pes etmemiş. Cebindeki eski bir yüzüğü hatırlamış. Bu yüzükte de küçük bir cin varmış. Cin, Alaaddin’i uzak diyarlara, büyücünün sarayı taşıdığı ülkeye götürmüş.

Alaaddin, gece gizlice saraya girmiş ve prensesle buluşmuş. Bir plan yapmışlar. Prenses, büyücüye içecek sunmuş ama içine uyutucu bir bitki koymuş. Büyücü uyuyunca, Alaaddin lambayı geri almış.

Cin’i tekrar çağırmış ve “Sarayımızı eski yerine geri götür!” demiş.

Mutlu Son ve Ders

Saray, prenses ve Alaaddin bir anda yeniden şehirlerine dönmüşler. Sultan olanları duyunca hem şaşırmış hem de çok gururlanmış. Alaaddin ve Prenses Yasemin büyük bir düğünle evlenmişler.

Alaaddin, lambayı cinin özgür olması için son kez kullanmış. Cin, gözyaşlarıyla teşekkür etmiş.

Alaaddin ve Yasemin dürüstlük, cesaret ve sevgiyle saraylarını yönetmişler. Yoksullara yardım etmişler, kibirli olmamışlar ve gerçek mutluluğun sevgiyle geldiğini herkese göstermişler.

Ve masal burada bitmiş ama Alaaddin’in adı… Hep iyilikle anılmış.
Gökten üç elma düşmüş: biri Alaaddin’e, biri Prenses Yasemin’e, biri de bu masalı okuyup iyilik yapmayı seçen çocuklara.